18 Kasım 2007 Pazar

Edebî Sanatlar 1 (Anlam Sanatları)

EDEBİ SANATLAR

ANLAM SANATLARI

1. TEŞBİH (BENZETME): Aralarında türlü yönlerden benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden, benzerlik bakımından güçsüz durumda olanı daha üstün olana benzetmektir. Dört ögesi vardır. (Benzeyen, kendisine benzetilen, benzetme yönü, benzetme edatı).

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik.
Benzeyen benzetilen benzetme benzetme
edatı yönü

Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan
Benzetilen benzetme benzetme
edatı yönü

Askerlerimiz aslan gibi kuvvetlidir.
Benzeyen benzetilen benzetme benzetme
edatı yönü
A) TEŞBİH-İ BELİĞ (GÜZEL BENZETME): Sadece benzeyen ve benzetilen ögelerle yapılan benzetmedir. Benzetme yönü ve benzetme edatı kullanılmaz.

Gürz ayaklı
Kalkan elli
Sancaktar olduğu
Sancak tutuşundan belli
F.H.Dağlarca

· Divan edebiyatındaki mazmunların çoğo teşbih-i beliği sanatına örnektir.
Servi boy, elma yanak, gonca ağız, kiraz dudak..........
B) YAYGIN BENZETME: Benzeyenle benzetilen arasındaki birden çok özelliklerin sıralnmasıyla yapılan benzetmedir.

Aşağıdaki örnekte “vatan” bir çınara benzetilmiştir.

ÇINAR

Hani bir gün seninle Topkapı’dan
Geliyorduk; yol üstü bir meydan
Bir çınar gördük; Enli, boylu, vakur
Bir ağaç; hiç eğilmemiş, mağrur
Koca bir gövde, belki altı asır
Belki ondan da fazla dalgın, ağır
Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş;
Öyle serpilmiş, öyle yükselmiş,
.........................
Tevfik Fikret

2) İSTİARE (EĞRETİLEME): Benzetme sanatının temel ögelerinden benzeyen ve benzetilenden sadece birinin kullanılmasıyla yapılan benzetmeye denir. Diğer bir deyişle, bir şeyi kendi adının dışında türlü yönlerden benzediği başka bir şeyin adıyla anma sanatıdır. Bu bakımdan istiare hem bir benzetme hem de mecaz sanatıdır.

A) AÇIK İSTİARE: Benzetme ögelerinden yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.
“Aslanlarımız düşmanı denize döktüler”

“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor.
Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor”.

Yukarıdaki örneklerde altı çizili sözcüklerde, askerlerimizle, “aslan” ve “güneş” arasında birer benzetme yapılmıştır. Burada benzeyen (benzetme bakımından zayıf olan öge, yani askerler) söylenmemiş, kendisinebenzetilen (benzetme bakımından güçlü olan öge, yani aslan ve güneş) söylendiğine göre bu benzetmeler “açık istiare”dir.

B) KAPALI İSTİARE: Benzetme ögelerinden sadece benzeyenin bulunduğu (kendisine benzetilenin bulunmadığı) benzetme sanatına “kapalı istiare” denir.
“Askerlerimiz, kükreyerek düşmana saldırdı”.

Yukarıdaki örnekte askerler, aslana benzetilmiştir. Güçlü olan öge yani aslan (benzetilen)söylenmemiş, sadece benzeyen söylenmiş olduğundan bu benzetme bir “kapalı istiare”dir. (Kişileştirme sanatının bulunduğu her dizede kapalı istiare de vardır).

Kıyı takmış yaprağını gülünü
Mahzun hudutların ötesinde akan sular
Boynu bükük adalar, tanıyorsanki bizi.

C) YAYGIN İSTİARE: Benzetmenin temel ögelerinden yalnız biriyle, çok sayıda benzerlikleri sıralayarak yapılan istiaredir. Örneğin Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” adlı şiirinde “ruh” söylenmemiş (benzeyen), Benzetilen yani “gemi” söylenmiştir.

3) MECAZ: Bir sözü gerçek anlamının dışında kullanma sanatıdır.

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Yunus Emre

Yukarıdaki dörtlükte “yanmak”, aşağıdaki dörtlükte de “deynek” sözcüğü mecaz sanatına örnektir.

Anavarza at oynağı
Kana bulanmış gömleği
Kıyman a zalimler kıyman
Kör karının bir deyneği

4) MECAZ-I MÜRSEL (MÜRSEL MECAZ): Bir sözün benzetme amacı gütmeden gerçek anlamının dışında başka bir sözün ya da kavramın yerine kullanılmasıdır. Kavramlar arasında benzetmenin dışında, gerçek veya mecazlı anlamlar arasında parça-bütün, özel-genel, neden-sonuş.....gibi ilgiler bulunur.

Anadolu, hepimize hınç ve şüpheyle bakıyor.
Anadoluda
yaşayanlar

Çankaya, bu gelişmelere sessiz kalamazdı.
Cumhurbaşkanlığı
makamı

O, beyaz perdenin en güzel sanatçısıdır.
Sinema

Çatma, kurban olayım çehreni ay nazlı hilâl.
Türk bayrağı

Sobayı yaktınız mı?
Odun/kömür

O, ülkemizin en güçlü raketlerinden biridir.
Tenis oyuncusu

Siz, hiç Yaşar Kemal’i okudunuz mu?
Eserleri

Son günlerde Vivaldi dinliyorum.
Eserleri

Gökten bereket yağıyor.
Yağmur

5) KİNAYE: Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanma sanatıdır.

Ey benim sarı tanburam
Sen ne için inilersin
İçim oyuk derdim büyük
Ben onun’çün inilerim
Pir Sultan
Ben toprak oldum yoluna
Sen aşırı gözetirsin
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın?
Yunus Emre

Yukarıdaki dörtlüklerde altı çizili sözcükler hem gerçek hem de mecaz anlamlarını düşündürecek şekilde kullanılmıştır.

6) TEVRİYE: İki ya da daha çok anlamı olan bir sözün yakın ve uzak anlamlarını birlikte kastetme sanatıdır.

Bana Tahir Efendi kelp demiş
İltifatı bu sözde zâhirdir.
Mâliki mezhebim benim zirâ
İtikadımca kelp tâhirdir.

Tahir: 1) Özel isim;2) Temiz
Kelp: Köpek

7) TARİZ: Söylenen sözün ya da kavramın gerçek ve mecazlı anlamı dışında büsbütün tersini kastetmektir. Genelliklebir kişiyi ya da durumu iğnelemek, alaya almak için yapılır.

Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmaya çabala halkın işini
Günde yüz adamın vur kır dişini
Bir yaralı sarmak için yeltenme
Huzuri

8) TEŞHİS VE İNTAK (KİŞİLEŞTİRME VE KONUŞTURMA): İnsana özgü niteliklerin başka varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına “teşhis”; onların konuşturulmasına da “intak” denir. İntak sanatının bulunduğu her yerde teşhis sanatı da vardır.

Toros dağlarının üstüne
Ay un eledi bütün gece

Batı isteyü haktan ayrıldım
Boynuz umdum kulaktan ayrıldım.
(Hârname, Şeyhi)

Masallar ve fabller, teşhis ve intak sanatına an çok rastlanan türlerdir.
Kurnaz tilki sesini yumuşatarak, ona
Dedi ki: ”Kardeşciğim artık dostuz;
Müjde getirdim sana in de öpüşelim;
Barış oldu hayvanlar arasında.”

9) TENASÜP (UYGUNLUK): Bir dize, beyit ya da dörtlük içinde anlamca birbiriyle ilgili sözcükleri birarada kullanma sanatıdır.

Lâleyi sümbülü, gülü hâr almış.
Zevk u şevk ehlini âh u zâr almış.

Bu beyitte lâle, sümbül, gül, hâr (diken) arasında ayrıca zevk, şevk ve âh, zâr sözcükleri arasında tenasüp sanatı vardır.

10) LEFF Ü NEŞR: Genellikle bir beyit içinde birinci dizede en az iki şey söyleyip, ikinci dizede bunlarla ilgili benzerlik ve karşılıkları verme sanatıdır.

Bâran değil, şafak değil, ebr-i seher değil
Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dâd-ı ah’tır.

Bu dizelerde bârana (yağmur) karşılık olarak gözyaşı, şafağa (güneşe batarkenki kızıllık) karşılık olarak ciğer kanı, ebr-i seher’e (sabah bulutu) karşılık olarak dud-ı ah (ah’ın dumanı) verilmiştir.

Bağ-ı dehrin hem baharın hem hazanın görmüşüz.
Bir neşatın da gamın da rüzgarın görmüşüz.

Hiç yorum yok: